YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL MENÜ

DERGİLER

Ay Seçiniz
category
6621df1e01178
0
0
6401,171,6356,117,28,27,170,98,3,144,26,4,145,113,17,6330,1,110,12
Loading....

TOPLAM ZİYARETÇİLERİMİZ

Our Visitor

2 0 7 6 3 1
Bugün : 2172
Dün : 26845
Bu ay : 454052
Geçen ay : 453014
Toplam : 23233016
IP'niz : 3.15.4.244

SON YORUMLAR

Son Yorumlar

YENİ ÇIKACAK KİTAPLARIMIZ

ÖZEL YAZILAR

YENİ ÇIKAN KİTAPLARIMIZ

ADİL DÜNYA YAYINEVİ

Tel-Faks:

0212 438 40 40

0543 289 81 58

0532 660 12 79

 

AKP’NİN KÜRESEL SÖMÜRÜ TALANI

VE

MHP’Yİ EHLİLEŞTİRME PLANI!

          

Erdoğan İktidarı Küresel Sömürü Çarkına Taşeronluk Yapmaktaydı!

Erbakan Hocamız:

“Bize; ‘Siz her taşın altında bir Yahudi arıyorsunuz?’ diyorlar. Hayır, Biz her taşın altında bir Yahudi aramıyoruz; ama her baktığımız şüpheli ve şaibeli taşın altından bir Siyonist Yahudi çıktığını görüyoruz!” buyurarak, bir TV programında şu çarpıcı bilgileri aktarmışlardı:

Peki, Siyonistler Dünyayı Nasıl Sömürüyorlardı?

“Diyelim ki; siz şimdi Kayseri’den Hacca gitmek istiyorsunuz. ‘Efendim ben Müslümanım, param ülkeme, devletime gitsin. Türk uçağı ile Hacca gideceğim’ diyorsunuz. Türk uçağına biniyorsunuz: ‘Ne güzel, uçak paramı yatırdım, ülkeme, Türkiye’ye paramı verdim, Hacca gidiyorum’ diye koltuğunuza oturup uçuyorsunuz. Haberiniz yok ki, o uçağın dünyanın her yerinde serbest hava bölgesinde uçabilmesi için IATA üyesi olması lazım. IATA, Siyonist Rockefeller’in kurduğu bir sömürü çarkıdır. Bilet parasının %9’unu vermeden de buraya üye olamazsın. Yani önce Yahudi’ye %9’unu vereceksin, ondan sonra uçağa bineceksin. Yoksa uçakla yolculuk edemezsin… ‘Efendim, ben Yahudi’ye para vermek istemiyorum, uçakla gitmeyeyim, gemiyle gideyim’ diyerek gemi ile Hacca gitmeye kalkışsan, bu sefer de açık denizlerde gemilerin yürümesi için Lloyd’un müsaadesini alması lazım. Lloyd, 1830 yıllarında Avusturyalı Yahudilerce kurulan ve tüm denizlerdeki seyrüsefer güzergâh ve güvenliğini ayarlayan ve gerekli bilgi akışını sağlayan bir kuruluş konumundadır. Lloyd da diğer bir Yahudi’nin soygun tezgâhıdır. Yine %9’unu vereceksin. Şimdi bile, diyelim ki bir yük veya yeni bir yolcu gemisi yapacaksın, maliyetine yakın bir parayı götürüp ayrı bir Siyonist kuruluşa ödeyeceksin. Ayrıca navigasyon aletini; o Siyonist’in İtalyan şirketinden edineceksin ve her iki yılda bir de yine onlara götürüp, yenisiyle değiştireceksin!..

‘Efendim, ben Suudi Arabistan’a para göndereceğim!’ dersen, gönderemezsin, çünkü bu Siyonizm’in dünyasıdır. Paranı önce bir Siyonist bankaya vereceksin, o banka oradaki şubesine emir verecek. Sonra o parayı gönderilen kişiye ödeyecek ve bundan da %1’ini haraç olarak kendisi kapıp alacak. 

Ben Müslüman ülke Pakistan’dan mal alacağım. Onun için akreditife açmam lazım, ama açamam. Çünkü bu dünya Siyonist Yahudi’nin dünyasıdır. Yahudi’nin Bankası araya girecek, %5’ini alacak ki sen ticaretini öyle yapasın!.. Bu, tarihin görmediği korkunç bir vurgun ve soygun çarkıdır!..

Sen bu gizli gerçeklerin farkına vardığın zaman, bu nasıl bir dünyaymış yahu! diye hayretler içinde kalacaksın. Nerede para varsa Yahudi’nin havuzu, pompası, süzgeci, emme borusu; oradan parayı emiyor, çalıyor, sömürüyor!.. Mal alırsın, %5 vereceksin. Para gönderirsin, %1 vereceksin. Bir yerden bir yere gideceksin, %9 vereceksin. Hatta fırına gidip ekmek alacaksın; yarısını dolaylı biçimde Yahudi’ye vermek zorundasın. Sen fırından girip ekmeği alırken, yuvarlak hesap olsun diye ekmek 3 lira diyelim. 3 lirayı verdin, ekmeği aldın geldin, peynirle beraber yedin. Peynir-ekmekten başka bir şey alacak halin kalmamış zaten. Yedin, oturuyorsun şimdi. ‘Ne yapayım, ekmek 3 lira idi, aldım, oturup yedim; hayat böyle pahalı’ diyorsun, dövünüp duruyorsun. Hiç düşündün mü, o 3 lira nereden meydana çıkıyor? Bunun kitabı var bizde, kuruşu kuruşuna. O ekmek tarladan fırına gelinceye kadar; traktör faizli parayla alınmış, o traktörün bonosu masrafa yazılmış. İşte bütün bunlar ekmeğin parasını verirken size ödetiliyor. Fırın faizle çalıştırılıyor, size ödetiliyor. 3 liranın 1 lirası faizdir, bu Siyonizm’e gider. Geriye kalan 2 liranın 1 lirası haksız vergidir. Devlet alır. O da aldığı bu verginin yarısını götürüp Siyonizm’e verir. Böylece ekmeğin asıl bedeli 1,5 lira olması lazım gelirken, 3 lira ödüyorsunuz. Her ekmek alırken 1,5 lira Siyonizm’e vermeye mecbursunuz, mahkûmsunuz… Dünyada ortalama bir senede 75 trilyon dolarlık alışveriş yapılmaktaydı. İnsanlar, hiç farkında olmadan Siyonizm’e 37,5 trilyon dolar para ödüyorlardı. Bunların Yeni Dünya Düzeni dedikleri, işte böyle bir zulüm ve sömürü tezgâhıdır ve bu gerçekleri anlatıp insanları uyarmak en büyük cihattır.”

80 Yılın Birikimi 20 Yılda Satılmıştı

AKP’nin 3 Kasım 2002 seçimleriyle iktidara gelmesinin üzerinden tam 20 yıl geçmişti. Bu 20 yılda onlarca fabrika, kurum ve kuruluşu satan AKP iktidarı, Türkiye’yi adeta açık pazar haline getirmişti. 3 Kasım 2002’de yapılan erken genel seçimlerde yüzde 34,42 oy oranıyla tek başına iktidar olan AKP, 17 yıllık iktidarı döneminde Türkiye’nin en köklü kurumlarını bir bir özelleştirdi. Genç Cumhuriyetin Atatürk döneminde ve özellikle Erbakan hükümetlerinde, milletimizin inanç ve alın teriyle kurduğu sanayi kuruluşlarını 20 yıl içinde özelleştirerek vahşi kapitalizme Türkiye’yi teslim eden AKP hükümeti, yıllar içerisinde ülkemizin tamamen dışa bağımlı hale gelmesindeki kilometre taşlarını birer birer döşedi.

“BABALAR GİBİ SATARIZ”

Cumhuriyetin mirası olan fabrika, kurum ve kuruluşlar satılırken, özelleştirmelerden sorumlu olan dönemin Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın sözleri hâlâ kulaklarda çınlamaktaydı. AKP’nin Cumhuriyet kurumlarına bakışını en veciz biçimde açıklayan sözlerin sahibi olan Unakıtan, “Babalar gibi satarız”, “Parayı veren düdüğü çalar”, “Pamuk eller cebe, parayı hazırlayıp gelsinler.” gibi sözleriyle hafızalara kazınmıştı.

2011 yılında Devlet Bahçeli: “AKP yeniden iktidar olursa ülke bütünlüğü tehlikededir!” diye çıkışmıştı!

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türkiye’nin beka yönünden kritik bir eşiğe sürüklendiğini savunarak, AKP’nin üçüncü dönemde de iktidarı elde etmesi halinde, ülkeyi bölmeye yönelik faaliyetlerde büyük artış olacağını belirtmişti. Devlet Bahçeli, İzmir programı kapsamında Salihli ve Bozdağ’dan geçerek geldiği Ödemiş’te pazar yerini gezmişti. Esnaf ve yurttaşları selamlayan Bahçeli, ilçe meydanında seçim otobüsü üzerinden halka seslenmişti. 12 Haziran’da yapılacak seçimlerin önceki seçimlerden farklı olduğunu, büyük önemi bulunduğunu, milletin geleceği için bir kader anı olacağını söyleyen Bahçeli, yurttaşların sandık başına gitmesinin büyük önem taşıdığını dile getirmişti. Yurttaşın sandığa giderken çevresini de harekete geçirmesi gerektiğini ifade eden Bahçeli, sandık başına gidecek vatandaşlardan oy hırsızlığına fırsat verdirmeyecek dikkati ve uyanıklığı da göstermelerini beklediklerini söylemişti.

İktidarın 8 yılı aşkın bir süredir güçlü bir iktidar yapısıyla görevde bulunmasına rağmen, toplumun beklentilerine cevap veremediğini belirten Bahçeli, her zaman demokrasiden, özgürlüklerden bahsettiklerini, ancak otoriter bir sisteme doğru gidildiğini bildirmişti. Bahçeli, siyasi iktidarın ”Ortadoğu kalıntıları bulunan bir Baas Rejimi’ni hedeflediğini, bir tek adam oyunu oynanmak istediğini” söylemiş ve iktidarın bazı konularda ise teslimiyetçi bir anlayış içinde, kendisini iktidar yapan iç ve dış odakların beklentilerine cevap verme gayreti içinde olduğunu dile getirmişti.

İşsizlik nedeniyle cinnet, cinayet ve kadına şiddet olaylarında artış yaşandığını söyleyen Bahçeli, iktidarın ise tabloyu tozpembe gösterdiğini iddia etmişti. Bahçeli sözlerine şöyle devam etmişti:

”İktidara bakarsanız, ‘Türkiye tozpembe, muhalefet her zaman yalan söylüyor’ Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın elinde bir sihirli değnek var. Akşam televizyonda şöyle bir salladığı vakit herkesi karşısında mutlu görüyor. Bunlar ülkeyi yönetmiyor, bunlar ekran çocuğu olmuş, Türkiye’yi ekrandan seyrediyorlar. Bunlar televizyonlarda seyrettiğiniz dizi filmleri gibi, aldatma ve kalkındırma dizisinin baş aktörü Recep Tayyip Erdoğan, her gün yalan söylüyor, her gün olduğundan fazla toplumu farklı gösteriyor.”

MHP’nin iktidarın yarattığı tahribatı ortadan kaldırmak için göreve hazır olduğunu belirten Bahçeli, AKP’den yüce divanda hesap sorulacağını da sözlerine eklemişti. Oysa AKP’nin ortağı olduktan sonra kuzu kesilmişti.

Hatta Milliyetçi Hareket Partisi Araştırma Geliştirme ve Değerlendirme Merkezi “Özelleştirme’de 7. Yıl (2002-2009)” başlıklı bir kitapçık hazırlamıştı. (Kasım 2009)

ÖZELLEŞTİRME

1985 yılından itibaren 246 kuruluştaki kamu hisseleri, 22 yarım kalmış tesis, 394 taşınmaz, 8 otoyol, 2 Boğaz Köprüsü, 103 Tesis, 6 Liman, şans oyunları lisans hakkı ile Araç Muayene İstasyonları özelleştirme kapsamına alınmıştır. 1986 yılından itibaren hız kazanan ve tamamı kamuya ait veya kamu iştiraki olan kuruluşlardaki kamu paylarının özelleştirme kapsamına alınması yoluyla yürütülen program çerçevesinde, İdare tarafından 2009’a kadar 199 kuruluşta hisse senedi veya varlık satış/devir işlemi yapılmış ve bu kuruluşlardan 188’inde hiç kamu payı kalmamıştır.

Özelleştirme idaresince (TMSF, Diğer kurumlar, Onay ve Sözleşme aşamasında olanlar hariç) 1986’dan 2009’a kadar Türkiye 38 milyar 171 milyon 23 bin 177 dolarlık varlığını özelleştirmiştir. 2002 yılı esas alındığında; özelleştirme işlemleri şu şekilde ifade edilebilir.

        

11 1986 2009 DÖNEMLERİ 1

        

22 tesis ve varlık

          

Özelleştirmeyi, Devletin sahip olduğu değerli varlıkları haraç-mezat şekline ucuza satmak olarak algılayan AKP hükümeti; 17 yılda yapılan (1985-2002) yaklaşık 8 milyar dolar özelleştirmeye karşın, 7 yılda (2002-2009), 32 milyar 525 milyon dolarlık özelleştirme gerçekleştirmiştir.

      

13 TOPLAM ÖZELLEŞTİRMELER 1       

Onay ve sözleşme aşamasında bulunan özelleştirmeler toplamı olan 2 milyar 350 milyon dolarlık miktar da dahil edildiğinde 2009 yılı Ağustos itibariyle 38,171+2,350 = 40,521 milyar dolar özelleştirme toplamı oluşacaktır. Bunun AKP dönemine isabet eden kısmı 40,521 – 7,996 = 32,525 milyar dolardır. AKP hükümetinin 4 yılda (2005-2009) gerçekleşen özelleştirme tutarı, 20 milyar 484 milyon dolardır.

Ayrıca 6 milyar 150 milyon dolarlık Atatürk Havalimanı özelleştirmesinden 3 milyar dolar, Galataport’tan 4 milyar 100 milyon dolar, Vakıfbank’ın özelleştirilen %25’lik hissesinden 1 milyar 100 milyon dolarlık gelir sağlanmıştır. Özelleştirmelerin bir amacının elde edilen gelirlerin, halkın refahını artırıcı yönde, yatırımları teşvik etmek ve alt gelir grubundaki insanlarımıza destek verecek sosyal politikalar için harcanması gerekirdi. Ancak, AKP hükümetinin; en çok özelleştirme gelirlerine ulaşan hükümet olmasına karşın, bu konuda ciddi hiçbir adım atmadığı görülmektedir. AKP hükümeti tarafından halkımız cüzi gıda yardımlarıyla aldatılmıştır.

        

14 yıllar itibarıyla özelleştirme

        

Özelleştirmelerin blok satış şeklinde yapılarak halka arz şeklinde uygulanmaması Milli varlıklarımızın yabancılara gitmesine sebep oldu. Ancak AKP hükümeti kamuoyunun taleplerini hiçe sayarak, blok satışlara ağırlık vermiştir. Böylece hem sermayenin tabana yayılmasını hem de rekabetçi piyasanın oluşmasını engellemiş, Milli varlıklarımızı yabancılara peşkeş çekmiştir. AKP hükümetlerinin politikaları ile ekonomide yabancı özel sektör tekellerinin oluşması sağlanmıştır. KİT’lerde daha az müdahaleci, daha çok piyasa oluşturma çalışması yapılması gerekirken AKP hükümeti bu ciddi çalışma gerektiren yöntemi uygulamamıştır. AKP zihniyetinin, kâr ve vergi odaklı bir KİT işletmeciliğine yönelmek yerine, en kârlı KİT’leri değerlerinin uygun olduğu konjonktürü oluşturmadan veya konjonktür geçtikten sonra satma yolunu seçerek ülkemizi zarara uğrattığı açıktır.

İhale veya Satış / Devir Prosedürü Devam Eden Kuruluşlar;

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı kaynaklarından alınan bilgilere göre;

       

15 2009 UYGULAMARI 1

       

2008 yılında PEKTİM Petrokimya Holding A.Ş.nin özelleştirme işleminden 2 milyar 40 milyon dolar Tekel ve Sigara Sanayi işletmeleri ve Ticaret AŞ’nin devir bedelinin de içinde yer aldığı tesis ve varlık satış veya devrinde toplam 2 milyar 256 milyon dolar, Türk Telekom’un halka arzından 1 milyar 911 milyon dolar, bedelli devir işletmelerinden ise 89,2 milyon dolar gelir elde ediliyordu. 2008’in başından itibaren satış veya devir işlemleri tamamlanan özelleştirme gelirleri 6,3 milyar doları bulmuştu. 2009 Eylül ayı itibariyle 1,8 milyar ABD doları gelir elde edilirken, ihalesi tamamlanmış ancak henüz devir işlemi yapılmamış işlemlerden de 2 milyar 654 milyon ABD doları bekleniyordu. Diğer işlemlerle birlikte AKP’nin (2002-2009) döneminde toplam 50 milyar dolar satış yapıldığı tahmin ediliyordu.

Öte yandan, ihalesi tamamlanmış onay ve sözleşmesi imza aşamasındaki kuruluşlar arasında;

TEKEL A.Ş:

Yapılan ihaleyi 1,72 milyar dolar teklif ile BAT (British American Tabacco) kazanmıştır.

TEKEL Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri A.Ş.ye ve TEKEL’in bağlı ortaklığı Sigara Sanayi İşletmeleri ve Ticareti A.Ş.ye ait Ayvalık Tuzla’sına en yüksek teklif, 6.120.000 ABD doları bedelle Finans Enerji Maden Metalürji San. ve Tic. A.Ş. – FEM O.G.G. tarafından verilmiştir. Satış, Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 19 Eylül 2008 tarihli kararı ile onaylanmıştır. TEKEL Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri A.Ş.ye ait İzmir Konak taşınmazı için alınan en yüksek teklif ise, 8.704.119 ABD doları bedelle İzmir Ortak Girişim Grubu tarafından verilmişti. Alınan teklif İhale Komisyonu’nun değerlendirmesini müteakip, Özelleştirme Yüksek Kurulu gündemine getirilmişti.

Kastamonu’daki makine ve teçhizat için alınan en yüksek teklif 760.000 TL bedelle Aksa Tekstil San. ve Ticaret Ltd. Şti. tarafından verilmiştir.

Sümer Holding:

Sümer Holding A.Ş. Barit Üretme Tesisi 5.565.000 dolar bedelle AS Çimento Sanayi ve Ticaret A.Ş.ye satıldı.

Sümer Holding A.Ş. NİTRO-MAK 19.550.000 dolar bedelle Altay Endüstri Yatırımları ve Ticaret A.Ş.- Altay Kolektif Şirketi, M. Murat DURAL ve ortağı ANG Ali Nihat Gökyiğit Yatırım Holding A.Ş.-VİEM Ticari ve Sanayi Yatırımları Ltd. Şti. Ortak Girişim Grubu’na satıldı.

Sümer Holding A.Ş. Mazıdağı Fosfat Tesislerinin işletme ruhsatlarının, arama ruhsatlarının ve buluculuk haklarının, TESİS’in işletme ve arama ruhsat alan sınırları içerisinde kalan arazilerin ve bunların üzerindeki altyapı tesisleri, yer üstü yapıları ve bütünleyici parçaları için ‘İşletme Hakkının Verilmesi’ ve HOLDİNG’e ait TESİS’in envanterinde kayıtlı diğer maddi duran varlıklar, 7.250.000 dolar bedelle Toros Tarım San. ve Tic. A.Ş.ye satıldı.

Sümer Holding A.Ş. Adıyaman taşınmazlarının 1.565.000 dolar bedelle Fahri BOZDOĞAN’a satıldı.

PETKİM:

Petrokimya Holding A.Ş. 2.040.000.000 dolar bedelle Socar&Turcas-Injaz Ortak Girişim Grubu’na satıldı.

TCDD Limanları:

Marmara Bölgesindeki Limanlar

Derince Limanı: 12 Eylül 2007 tarihinde yapılan nihai pazarlık görüşmeleri sonucunda, en yüksek teklif, 195.250.000 dolar bedelle Türkerler Ortak Girişim Grubu’na satıldı.

Bandırma Limanı: T.C. Devlet Demir Yolları İşletmesi Genel Müdürlüğü’ne bağlı Bandırma Limanlarının 36 yıl süreyle “işletme hakkının verilmesi” yöntemiyle özelleştirilmesi amacıyla 16 Mayıs 2008 tarihinde yapılan nihai pazarlık görüşmeleri sonucunda 175.500.000 dolar bedelle Çelebi Ortak Girişim Grubu’na satıldı.

Zeytinburnu Limanı: Paravan şirketler aracılığıyla Siyonist Sami Ofer’e, 21 milyon 500 bin YTL’ye satıldı.

Tekirdağ Limanı: 104.923.599 dolara, Akkök Şirketler Grubu’na devredildi.

Karadeniz Bölgesindeki Limanlar

Samsun Limanı: T.C. Devlet Demir Yolları İşletmesi Genel Müdürlüğü’ne bağlı Samsun Limanlarının 36 yıl süreyle “işletme hakkının verilmesi” yöntemiyle özelleştirilmesi amacıyla 16 Mayıs 2008 tarihinde yapılan nihai pazarlık görüşmeleri sonucunda en yüksek teklifle 125.200.000 dolar bedelle CEYNAK Lojistik ve Ticaret A.Ş.ye satıldı.

Trabzon Limanı: 20.11.2003 tarihinde, 22.400.000 dolara Albayrak A.Ş.ye devredildi.

Sinop Limanı: 30.06.1997 tarihinde, 800.944 dolara, Çakıroğlu A.Ş.ye devredildi.
Ordu Limanı: 30.06.1997 tarihinde, 1.607.887 dolara, Çakıroğlu A.Ş.ye satıldı.
Giresun Limanı: 30.06.1997 tarihinde, 3.203.774 dolara, Çakıroğlu A.Ş.ye devredildi.
Rize Limanı: 06.08.1997 tarihinde, 5.606.605 dolara, Asım Çillioğlu O.G.G.ye satıldı.

Hopa Limanı: 17.06.1997 tarihinde, 4.004.718 dolara, Park Denizcilik ve Hopa Liman İşletmesi A.Ş.ye devredildi.

EGE Bölgesindeki Limanlar

İzmir Limanı: 3 Mayıs 2007 tarihinde yapılan nihai pazarlık görüşmeleri sonucunda, 1.275.000.000 dolar bedelle Global-Hutchison-Ege İhracatçı Birlikleri Liman Hizmetleri ve Taşımacılık A.Ş. O.G.G.ye satıldı.

Kuşadası Limanı: 02.07.2003 tarihinde, 24 milyon 300 bin dolara, Siyonist Sami Ofer’e verildi.

Dikili Limanı: 20.11.2003 tarihinde, 4 milyon 250 bin dolara, Dikili Liman ve Turizm İşletmeleri A.Ş.ye satıldı.

Marmaris Limanı: 26.01.2001 tarihinde, 14.900.000 dolara, Marmara Liman İşletme A.Ş.ye devredildi.

Akdeniz Bölgesindeki Limanlar

Antalya Limanı: 31.08.1998 tarihinde, 29 milyon dolara, Siyonist Ofer’in eline geçti.

Alanya Limanı: 28.11.2000 tarihinde, 1 milyon 600 bin dolara, Alanya Liman İşletmesi Den Tur A.Ş.ye satıldı.

İskenderun Limanı: 09.09.2005 tarihinde, PSA-Tekfen ortaklığına satıldı ancak satış sonradan iptal edildi. 2012 yılında 372 milyon dolara, Limak Yatırım’a 36 yıllığına devredildi.

Mersin Limanı: 04.08.2005 tarihinde, Singapur PSA’ya satıldı. Limanın adı, ‘Mersin International Port’ olarak değiştirildi. Eylül 2005’de satış iptal edildi. 11 Mayıs 2007 tarihinde, 36 yıl süreyle PSA-Akfen Ortak Girişim Grubu’na verildi. İhaleden 10 yıl sonra 31 Temmuz 2017’de ise Akfen Holding, Mersin Limanı’ndaki hisselerinin büyük bölümünü Avustralyalı IFM Investors’a sattı.

TEDAŞ:

Ankara Doğal Elektrik Üretim ve Tic. A.Ş:

Ankara Doğal Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş.ye ait toplam 141 megavatlık 9 santral için (1- Engil Gaz Türbinleri: Edremit Van’da, kurulu gücü 15 megavat, 2- Denizli Jeotermal Santrali: Sarayköy’de kurulu gücü 15 megavat, 3- Ataköy HES: Almus Tokat’ta kurulu gücü 5,52 megavat, 4- Beyköy HES: Sarıcakaya Eskişehir’de kurulu gücü 16,8 megavat, 5- Çıldır HES: Arpaçay Kars’ta kurulu gücü 15,35 megavat, 6- İkizdere HES: İkizdere Rize’de kurulu gücü 18,6 megavat, 7- Kuzgun HES: Ilıca Erzurum’da kurulu gücü 20,9 megavat, 8- Mercan HES: Ovacık Tunceli’de kurulu gücü 19,225 megavat, 9- Tercan HES: Tercan Erzincan’da kurulu gücü 15 megavat) açılan ihaleyle 510 milyon dolara Zorlu Enerji’ye satıldı.

Elektrik Dağıtım A.Ş.

T. Elektrik Dağıtım A.Ş.ye ait Meram Elektrik Dağıtım A.Ş.deki %100 oranındaki idare hissesinin “blok satış” yöntemiyle açılan ihaleyi 440 milyon ABD doları bedelle Alsim Alarko Sanayi Tesisleri ve Ticaret A.Ş. almıştır.

Aras Elektrik Dağıtım A.Ş.

T. Elektrik Dağıtım A.Ş.ye ait Aras Elektrik Dağıtım A.Ş.deki %100 oranındaki idare hissesinin “blok satış” yöntemiyle açılan ihaleyi 128,5 milyon ABD doları bedelle Kiler Alışveriş Hizmetleri Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından alınmıştır.

Yeşilırmak Elektrik Dağıtım A.Ş.

T. Elektrik Dağıtım A.Ş.ye ait Yeşilırmak Elektrik Dağıtım A.Ş.deki %100 oranındaki idare hisselerinin “blok satış” yöntemiyle ihaleye çıkılmış ve sadece 10 aylık geliri karşılığında Çalık Holding’e satılmıştır.

Çoruh Elektrik Dağıtım A.Ş.

T. Elektrik Dağıtım A.Ş.ye ait Çoruh Elektrik Dağıtım A.Ş.deki %100 oranındaki idare hisselerinin “blok satış” yöntemiyle ihaleye çıkılmış ve 227 milyon dolar bedelle en yüksek teklifi veren Aksa Elektrik Perakende Satış A.Ş.ye satılmıştır.

Osmangazi Elektrik Dağıtım A.Ş.

T. Elektrik Dağıtım A.Ş.ye ait Osmangazi Elektrik Dağıtım A.Ş.deki %100 oranındaki idare hisselerinin “blok satış” yöntemiyle ihaleye çıkılmış, yapılan ihalede Yıldızlar SSS Holding’e satılmıştır. Şubat 2017 tarihinde ise Zorlu Osmangazi Enerji Sanayi ve Ticaret A.Ş.ye devredilmiştir.

DOĞUSAN A.Ş:

Doğusan Boru Sanayi ve Ticaret A.Ş.deki %56.09 oranındaki İdare hissesinin “blok satış” yöntemiyle ihale açılmıştır. İhalede 26 Şubat 2009 olarak belirlenen son teklif verme tarihi 13 Ağustos 2009 tarihine kadar uzatılmıştı.

MİLLİ PİYANGO:

4/4/1988 tarih ve 320 sayılı Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde, karşılığı nakit olmak üzere, planlama, tertip etme ve çekiliş düzenleme hakkı Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü (İdaresi)’ne ait olan piyango, hemen kazan ve sayısal oyunlar ile ilgili mevzuat çerçevesinde izin verilebilecek olan benzer şans oyunlarını içeren lisans, 10 yıl süreyle ve bir bütün olarak verilmek suretiyle özelleştirilecekti. İhale 15 Nisan 2009 tarihine kadar uzatılmış ve 2 teklif alınmıştı. Tekliflerin değerlendirilmesini müteakip, pazarlık görüşmeleri için çalışmalar sürdürülecekti. 2017 yılında çıkan 680 sayılı KHK ile Millî Piyango İdaresi, Türkiye Varlık Fonu’na devredildi. 2020 yılında ise Türkiye Varlık Fonu ile Sisal Şans arasında imzalanan sözleşme kapsamında, Millî Piyango İdaresi tarafından yürütülen şans oyunları Sisal Şans’a devredildi. (Sisal Şans: Demirören Holding ve İtalyan Sisal S.p.A tarafından kurulmuş bir şirkettir.)

Araç Muayene İstasyonları/Hizmeti:

I. ve II. Bölgelerin; 20 yıl süreyle işletilmesi hakkının I. Bölge için 300 milyon 250 bin, II. Bölge için 313 milyon 250 bin ABD doları bedelle Akfen-Doğuş-Tüv Süd Ortak Girişim Grubu’na Teknik ve İdari İhale Şartları Belgesi çerçevesinde devri yapılmıştır. AKP hükümeti tarafından 2009 yılında da Milli Piyango, Köprü ve Otoyollar’ın özelleştirilmesi planlanıyordu. Ayrıca AKP hükümeti, “Babalar gibi satarım” anlayışını sürdürürken, özelleştirmeler bütün hızıyla sürüyordu. ÖİB Başkanı, MKEK, TKİ gibi kamu varlıklarının özelleştirilebileceğini açıklamıştı. ÖİB Başkanı; “Krizin etkileri ortadan kalkmaya başladıktan ve sisler dağıldıktan sonra, yeni kuruluşların özelleştirme portföyüne dahil edilmesi kararlaştırılmıştır. 1985 yılından itibaren 270 kuruluştaki kamu hisseleri, 22 yarım kalmış tesis, 524 taşınmaz, 8 otoyol, 2 Boğaz Köprüsü, 103 Tesis, 6 Liman, şans oyunları lisans hakkı ile Araç Muayene İstasyonları özelleştirme kapsamına alınmıştır. 25 kuruluştaki kamu payı ile 4 taşınmaz daha sonra özelleştirme işlemine tâbi tutulmaksızın kapsamdan çıkarılmak, tasfiye edilmek veya kapsamda olmayan başka bir kuruluşla birleştirilerek tüzel kişiliği sona erdirilmek üzere devredilmesi kararlaştırılmıştır.

      

19 özelleştirme işlemleri

     

7 OTOYOLLAR KÖPRÜLER SON

        

18 diğer tesis ve varlıklar

        

Halen özelleştirme kapsamında 2, kapsam ve programda 14 olmak üzere toplam 16 kuruluş bulunmaktadır. Bu kuruluşların 11 tanesinde %50’nin üzerinde kamu payı vardır. Söz konusu 2 kuruluşun programa alınması yönündeki çalışmalar sürdürülmektedir. Bunun yanı sıra, özelleştirme kapsamında 62 taşınmaz, 77 tesis, 5 liman, 10 otoyol, 2 Boğaz Köprüsü ile şans oyunları lisans hakkı da yer almaktadır. Özelleştirme portföyüne alınacak kuruluşlarla ilgili çalışmaları sürekli yaptıklarını” belirten ÖİB Başkanı, “dünya ekonomisinde yaşanan krizin bu tür değerlendirmelerin ertelenmesine neden olduğunu, bu özelleştirmelerin tamamının Özelleştirme İdaresi Başkanlığı portföyünde yapılmasının söz konusu olmayabileceğini” vurgulamıştı.

YABANCILAŞMA

AKP iktidarı özelleştirme yerine yabancılaştırmayı, Milli kalkınma modeli yerine uluslararası pazar olma yolunu tercih etmiştir.

• Yabancı yatırımlar AKP’nin ithalata dayalı ekonomi politikasına uyumlu bir şekilde toptan ve perakende ticareti alanında yoğunlaşmış ve 2003 yılından 2009 Nisan ayına kadar olan dönemde 4,449 yabancı toptan ve perakende ticareti şirketi ülkemizde yatırım yapmıştır.

• Türk Telekomünikasyon sektörü tamamen yabancılaştırılmıştır. Türk Telekomünikasyon sektöründe Türk Telekom’un Oger’e, Telsim’in Vodafon’a, Aycell+Aria (AveA) İtalyan ve Oger’e satılması, Turkcell’in hisselerini Alfa Grubu’nun almasıyla bu stratejik sektörde yabancılaştırma tamamlanmıştı.

• Türk bankacılık sektöründe Şekerbank, Denizbank, Demirbank, Dışbank, Tekfenbank, Garanti Bankası, Finansbank, TEB, Akbank, Koç Bank, MNG Bank, CBank, Türkiye Finans, Oyak Bank ve Yapı Kredi Bankası’nın çoğunluk veya önemli oranlardaki hisseleri yabancı bankalara satılmıştı.

• İMKB yabancılaştırılmış, yerli yatırımcıların borsadaki payları yüzde 33’e inmişti.

• AKP’nin 2003-2009 döneminde, 3,162 yabancı şirket ile ikinci sırayı gayrimenkul şirketleri almıştı.

        

İşte YABANCILAŞMADA AKP gerçekleri;

*Türk Telekom, Arap’ın…                          *Telsim, İngiliz’in…

*Kuşadası Limanı, İsraillinin…                 *İzmir Limanı, Hong Konglunun…

*Araç muayene işi, Alman’ın…                 *Başak Sigorta, Fransız’ın…

*Adabank, Kuveytlinin…                          *İETT Garajı, Dubailinin…

*Avea, Lübnan ve İtalya’nın…                *Rakı, Amerikalının

*Finansbank, Yunanlının…                      *Oyakbank, Hollandalının…

*Denizbank, Fransız ve Belçikalının…    *Türkiye Finans, Kuveytlinin…

*TEB, Fransız’ın…                                   *Cbank, İsraillinin…

*MNG Bank, Lübnanlının…                     *Alternatif Bank, Yunanlının…

*Dışbank, Hollandalı ve Belçikalının…   *Şekerbank, Kazak’ın…

*Yapı Kredi’nin yarısı, İtalyan’ın…            *Turkcell’in yarısı, Finlinin + Rus’un…

*Beymen’in yarısı, Amerikalının...           *Enerjisa’nın yarısı, Avusturyalının…

*Garanti’nin yarısı, Amerikalının…           *Eczacıbaşı İlaç, Çek’in…

*İzocam, Fransız’ın…                               *TGRT(Fox), Amerikalının…

*Demirdöküm, Alman’ın…                        *Döktaş, Fransız’ın…

*Süper FM, Kanadalının…                       *Demirbank, İngiliz’in…

      

Daha Yüzlercesi yabancıya satıldı, Bunların hepsi, AKP iktidarı öncesi TÜRK’tü!

Şimdi soruyoruz: Sn. Devlet Bahçeli ve Sn. MHP Yöneticileri!

O günden bugüne, özelleştirme kılıflı Milli varlıklarımızın tasfiyesinde ve AKP’nin talan ve tahribat sürecinde, ne değişmişti ki, Erdoğan iktidarının ortağı olduktan sonra sesleriniz sedalarınız kesilivermişti?

 

0 0 votes
Değerlendirmeniz

Makale Paylaşım Sayısı: 

Ahmet AKGÜL

Ahmet AKGÜL

Yorumu Takip Et
Bildir
guest
12 Yorum
En Yeniler
Eskiler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Veysel

Güzel Bir Tespit
Sayın Bahçeli güzel bir tespit yapmış ve net bir tablo çizmiş… Acaba diyen mi unuttu, duyan mı?!

“İktidara bakarsanız, ‘Türkiye tozpembe, muhalefet her zaman yalan söylüyor’ Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın elinde bir sihirli değnek var. Akşam televizyonda şöyle bir salladığı vakit herkesi karşısında mutlu görüyor. Bunlar ülkeyi yönetmiyor, bunlar ekran çocuğu olmuş, Türkiye’yi ekrandan seyrediyorlar. Bunlar televizyonlarda seyrettiğiniz dizi filmleri gibi, aldatma ve kalkındırma dizisinin baş aktörü Recep Tayyip Erdoğan, her gün yalan söylüyor, her gün olduğundan fazla toplumu farklı gösteriyor.”

Cengiz

NEDEN BU HALDEYİZ VE KURTULUŞ
İkinci Sevr İçin Çalışır Emperyalist Şeytan!
Nihai Hedef Büyük İsrail Sırıtır Siyonist Plan
Tedbir Almazlar İşbirlikçilerin Sözleri Yalan
Bak Ülke Kaynaklarına Ne Satılanlardan Kalan

Akp’nin Mantalitesi Fikri Sakat Ey Millet Uyan
“Babalar Gibi Satarız” Diyordu Kemal Unakıtan
Sermaye Başlarının Üstündeymiş Utanmadan
Faizle Borçla Esir Edildik Vebalde Destek Olan

Bir çıkış lazım bir uyanış bir atılım!.oyunları boşa çıkaran
İnsanımızı ahlaki yozlaşmadan ekonomik krizden çıkaran
Erbakan İzinde Adil Bir Düzen Uygulayan İslam Birliği Kuran
Anladınız Her Konuda Ehliyetli Milli Çözüm’e İnanan Bir Başkan

ALİ ÇAĞIL.

MİLLİ GÖRÜŞ-MİLLİ ÇÖZÜM
Tüm partilerin tabanında karamsarlık ve mevcut politikalara derin bir isyanın olduğu göze çarpmaktadır.
54. Hükümet dönemine duyulan özlem toplumda “Ben falan partiliyim fakat Milli Görüşçüyüm Erbakan Hocanın günlerini özlüyorum. Keşke olsa da tekrar dümeni ele alsa…” temennileri artık Milli Görüş çizgisinde MİLLİ ÇÖZÜM politikalarından başka çare kalmadığı açık bir hakikattir. Ve zaten sorunlar belli, herkes sıkıntılı, ancak çözüm noktasında topluma Sağın-solu, solun-sağı diyerek yine mevcut kapitalizme mahkûm etme kısırdöngüsü empoze edilmekte; ve yalnızca MİLLİ ÇÖZÜM beyinlerdeki perdeleri aralayıp bilimsel verilerle topluma ümit olmaktadır. Yani herkes Erbakan Hocamızın raylarını döşediği Milli Türkiye ve onun kaptanını aramaktadır. Ve diyoruz ki “Ümit var olunuz, inanıyorsanız üstünsünüz.” Madem Aziz Erbakan Hocamızın bugüne kadar dedikleri harfiyen çıktı. Bundan sonraki ZAFER MÜJDESİ de yakındır. Yine Aziz Hocamızın öngörülerinden “Bir gün herkes Millî Görüşçü olacak” sözü Adil Düzen politikalarına toplumun susadığı ve tek kurtuluş yolu olarak gördüğü de açıktır. Ve Milli Türkiye’nin kaptanı vakti geldiğinde Allah’ın vadi, yine onun İzzet ve azametinin zuhuru da gerçekleşecektir. Teşhis ve tedavi kimdeyse şifa da ancak O elle olacaktır. Ülkeme ve insanlık alemine ümit ve ışık olan muhterem AHMET AKGÜL üstadımıza hürmet ve selamlarımızla…

Mehmet Çelik

İktidar-Muhalefet hiç bir taşın altını boş bırakmamışlar maalesef!!
Erbakan Hocamız:

“Bize; ‘Siz her taşın altında bir Yahudi arıyorsunuz?’ diyorlar. Hayır, biz her taşın altında bir Yahudi aramıyoruz; ama her baktığımız şüpheli ve şaibeli taşın altından bir Siyonist Yahudi çıktığını görüyoruz!”

Osman Nuri

2004 YILINDA AKP hakkında ne yazmışsa o yıldan bugüne 2022 ye kadar ki makalelerinde hiç bir yanılma aldatılma kandırılma yaşamayan MİLLİ ÇÖZÜM’E ve hassaten Üstad Ahmet AKGÜL Hocamıza minnettarız..!
Milli Çözüm Dergisi 2004 yılının Ocak ayından bu yana yayın hayatını devam ettirmekte… Şimdi 2004 Ocak ve sonrası tarihlerde yayınlanmış makalelerden BİR TANE örnek vereceğim ve MİLLİ ÇÖZÜM’ÜN YÜKSEK FERASETİNE ve DİRAYETİNE hep birlikte yeniden şahit olalım (ayrıca http://www.millicozum.com sitesinden 2004 ile 2022 arası tüm makaleler web sitesinde yayında onlarıda inceleyebilirsiniz):

1) AKP’nin PERDE ARKASI -Ocak 2004 te kaleme alınmıştı:
[b]Karasinekler, iltihaplı yaraları arayıp kondukları gibi, Siyonizmin süvarileri de makam ve menfaat düşkünlüğü dışa vurmuş tipleri bulup, onları kendi milletine ve ülkesine karşı kullanmakta ustalaşmıştır. ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz de (aslen Yahudi olup Siyonizmin Türkiye ve Ortadoğu stratejisti) Refah Partisi İstanbul Beyoğlu İlçe Başkanı Tayyip Erdoğan’ı keşfetmesinden sonra Erdoğan malum medya marifetiyle toplum gündemine taşınmış, İlçe Başkanlığından İl Başkanlığına, oradan belediye başkanlığına ve derken Parti kurulup başbakanlık adaylığına varan hızlı yükseliş tirendi başlatılmıştır. Erdoğan’ın Abramowitz’le Kasımpaşa’daki özel bir vakıfta başlayan tanışıklıkları, belediye başkanı seçilme öncesi ve sonrası Belediyenin Florya tesislerindeki görüşmelerle devam etmiş, ardından Tayyip Erdoğan’ın Amerika ziyaretleri yoğunlaşmıştır. İlk defa 17-21 Nisan 1995’te başlayan, daha sonra 17-22 Kasım 1996, 20-23 Aralık 1996, Cezaevine girmeden hemen önceye rastlayan 1 Mart 1998 ve yine 16 Temmuz 2000 tarihlerinde tekrarlanan ABD gezileri bunların bazılarıdır.
….[/b] TAMAMI İÇİN: [url]https://www.millicozum.com/mc/ocak-2004/akpnin-perde-arkasi-dp1[/url]

2)……
….. yüzlerce buna benzer AKP ‘NİN PERDE ARKASINI önceden ülkemize insanlığımıza büyük bir özveri ve hidayetle hatırlattığını görmek mümkün… Milli Çözüm’ün yüksek feraseti ile okuyucularını ve bağlılarını hiçbir zaman mahçup etmedi . Elhamdülillah… Akp’nin maddi ve manevi tahribatlarına imza atmamızı oy verip bundan sorumlu olmamıza vebal almamıza hep engel oldu çok şükür… Milli Çözüm vesilesiyle Hakktan yana olmamıza dilsiz şeytan olmamamıza manen o huzuru yaşamamıza vesile oldu… Elhamdülillah… İyi varsın MİLLİ ÇÖZÜM , İYİ Kİ VARSIN MUHTEREM AHMET AKGÜL HOCAM…!

2004 YILINDA AKP hakkında ne yazmışsa o yıldan bugüne 2022 ye kadar ki makalelerinde hiç bir yanılma aldatılma kandırılma yaşamayan MİLLİ ÇÖZÜM’E ve hassaten Üstad Ahmet AKGÜL Hocamıza minnettarız..!

Hasan Çelik

Şimdi soruyoruz
Şimdi soruyoruz: Sn. Devlet Bahçeli ve Sn. MHP Yöneticileri!

O günden bugüne, özelleştirme kılıflı Milli varlıklarımızın tasfiyesinde ve AKP’nin talan ve tahribat sürecinde, ne değişmişti ki, Erdoğan iktidarının ortağı olduktan sonra sesleriniz sedalarınız kesilivermişti?

Mus ab

Aziz Erbakan Hocamızın özellikle AKP dönemindeki seçimleri -var olma, yok olma- meselesi olarak görmesinin sebebi bu makale ile daha iyi anlaşılmaktadır.
Üstad Ahmet Akgül Hocamızın;
“AKP eliyle ekonomik olarak ülkemize yapılan kuşatmayı ve MHP’nin kuşatma karşısındaki onayını izah etmek için yazmış oldukları yazı”
Dün Erbakan Hocamız tarafından dikkat çekilen gerçeklerin bugün sadece [b]Milli Çözüm [/b]tarafından “ısrarla, ispatla, hiç şaşırmadan ve [b]Aziz Erbakan Hocamızın[/b] örnek olduğu inançla” dile getirildiğinin de ispatıdır.

***
“Türkiye’nin yöneticilerini kullanmak suretiyle Türkiye’yi İsrail’e köle yapmak istiyorlar. Anlatabiliyor muyum? …
Allah muhafaza buyursun, sen 22 Temmuz’da AKP’ye oy verdin mi, ertesi gün Hizbullah’a hücum edecekler. Suriye’ye gelecekler, hududumuza gelecekler.
Manevi işgali maddi işgalle tamamlayacaklar ve böylece tarihin en şerefli milletini yok edecekler.
Yok olma tehlikesi dediğimiz budur, Allah muhafaza buyursun.
Bunun için, 22 Temmuz seçimi yönetim seçimi değil, var olmak mı, yok olmak mı seçimidir… Bu işbirlikçi partilerin hiçbirine fırsat vermemeye mecburuz.
Çünkü yeniden Çanakkale savaşı yapıyoruz. Eğer aksi olursa, Allah muhafaza buyursun, bunlar tekrar işbaşına gelirse, gelip büyük İsrail’i kurmak için Türkiye’yi yutarlarsa, Çanakkale Zaferi’nin ne kıymeti kalır?
Gelmişlerdi Büyük İsrail’i kurmak için; onları kapıdan kovmuştuk.
Şimdi bacadan girdiler ve Büyük İsrail’i kurdular.
Şayet bu olursa, geçen sefer bunları kovmuş olmamızın ne kıymeti kalır?
Bu seçim, Çanakkale harbinden de mühimdir.”

[b]Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN[/b] – ESAM Türkiye Konferansları 1 / 19.07.2007 – İstanbul

Elif .Çağıl

BÜYÜK VEBALDİR!
Sata sata ülkeyi esir ettiniz,
Fakiri fakir ,zengini zengin ettiniz!
Laf yerine gelince ,siz hep iyisiniz!
Yazık ki hep zarar ,iflas ettirdiniz!

Kim ki bu vebale ortak oluyorsa!
Vallahi büyük vebal almış demektir!
Tüyü bitmemiş yetim bile yakasına yapaşacaksa…
Varsın dünya onların olsun!Bize rızası yeter…

Yalçın G

Soruyoruz!!!
Sn. Devlet Bahçeli ve Sn. MHP Yöneticileri!

O günden bugüne, özelleştirme kılıflı Milli varlıklarımızın tasfiyesinde ve AKP’nin talan ve tahribat sürecinde, ne değişmişti ki, Erdoğan iktidarının ortağı olduktan sonra sesleriniz sedalarınız kesilivermişti?

Necati

NE DEĞİŞMEMİŞTİ VE NE DEĞİMİŞTİ!
İşbirlikçi iktidar değişmemişti!
İşbirlikçi iktidarın küresel sömürü çarkına taşeronluğu devam ediyor, değişmemişti!
İşbirlikçi iktidarın milli varlıklarımızı tasfiyesi devam ediyor, değişmemişti!
İşbirlikçi iktidarın talan ve tahribatları devam ediyor, değişmemişti!
Değişmeden devam eden Siyonizm’in zulüm ve sömürü tezgâhının yanında elbette bazı değişenler de bulunmaktaydı!
Peki değişen neydi?
Önceleri bir kısım haksızlık ve ahlaksızlıkları dile getirip karşı çıkanların, sonradan uyduruk bir kısım bahaneler ileri sürerek ülkemizin talan ve tahribatına kılıf uydurmasıydı!
Değişen, birilerinin Milli ve manevi hassasiyetleriydi!

Cansel

Elhamdülillah ki bizler bunca figüranın içinde Hakk’ın ipini tutmakla lütuflanmışız…
Meşhur kurbağa deneyini bilirsiniz…
Önce kaynar bir suya bir kurbağa bırakılır. Kurbağa hemen bırakıldığı kaptan sıçrayıp hayatını kurtarır. Daha sonra kurbağayı ılık bir suyun içine koyarlar ve alttan ısı vererek yavaş yavaş suyu ısıtırlar. Bu kez ilginçtir ki; kurbağa kaçmaz ve yükselen ısıyla birlikte can verir…

[b]Bundan 20 yıl evvel herhangi bir vatandaşa, siyasiye farketmez… Hatta belki bu kirli ticaretleri, hainlikleri yapanların bizzat kendilerine deseniz; “Ülke çatır çatır satılacak!”… Muhtemelen “Yahu olur mu öyle şey, kim buna cüret eder, kim buna cüret edene izin verir!!” vb yanıtlarla, “anında ve şuurlu tepkilerle” karşılaşakken bugün ise…

Evet ne yazık ki bugün ise, 20 yıl boyunca yavaş yavaş şuursuzlaştırılan ve uyutulanlar, yavaşça verilen ısıya tepkisiz kalan kurbağalar gibi vatanları, namusları satılsa gıkları çıkmayacak hale getirilmiş/ gelmişlerdir…[/b]

Üstelik bu süreç içinde insanlar, bazı sistemlerin olabildiğince yavaş ve zorlukla işlemesini de “DOĞAL” görür hale gelmişlerdir.
En basit örneğiyle Türk Telekom özelleştiğinden beri, 2022 senesinde, evine hâlâ internet alt yapı hizmeti sağlanamayan, 10 yılı aşkın süredir internet bağlatma kuyruğunda bekleyen nice insanın varlığı sır değildir…

[b]Evet, siyasilerimizin nasıl tükürdüklerini yaladığına, zamanla değişen menfaatlerine göre DOĞRULARININ da ve dolayısıyla söylemlerinin ve icraatlarının da 180 derece değiştiğine şahit olmaktayız… Elbette şaşırmıyoruz, çünkü bizler Milli Çözümcüler olarak zaten biliyoruz ki; bugün siyaset diye, muhalefet diye önümüze servis edilen ne varsa Siyonist bir tiyatrodan ibarettir!.. Ve tüm oyuncular, arka planda birbirinin ve oyunun devamı için iş birliği halindedir… [/b]

Mücahit Dinç

Sarımsak ve Soğanı Seçmenin Sonucu…
“Yanlışın en tehlikelisi, doğruya en yakın olan yanlıştır.
Çünkü, doğruyla karıştırılması ve insanların daha kolay aldatılması ihtimali taşımaktadır.
Prof. Dr. Necmettin Erbakan
Hocamın söylediği sözler zaman geçtikte daha çok kıymetleniyor…
Allah kitabında insanoğlunun ”çok nankör” olduğu sıkça dile getiriyor.
Rabbim bu millete pişmiş bıldırcın eti ile kudret helvasını Hocamla sofralara gönderdi.
28 şubat mahsüllerinin soğan ve sarımsağı tercih edildi…
En çok içimizi yakan ise; lanetlenmiş siyonistlerin başımıza getirdiği, leblebi dükkanı işletemeyecek kibir abideleri ile halkı ezmesi…
Allah’ım merhamet et, ümmeti bu rezil ve zelil durumdan biran önce kurtar… (amin)

ÖZEL YAZILAR

YORUMLAR

Son Yorumlar
12
0
Yorumunuzu okumaktan memnuniyet duyarızx